top of page
  • Yazarın fotoğrafıHürol Arda

Mutsuzluğun Anavatanı

Güncelleme tarihi: 15 Şub 2021

Aşkın esir düştüğü topraklarda, keşkeleri tesbih gibi çeken dillerin haksızlık karşısında lâl olması ve gelecek nesillere de kendi çektiklerini hak görmesinin sonucu; çünkü sevgiden arındırılmış kalplerde vicdan kırıntısı bulamazsın.

Anadolunun içe işleyen türküleri hep kavuşamayan aşklar ve muradına eremeyen sevgililer üzerinedir. "Sende kaldı yüreğim" der; kalmıştır çünkü. Aşık olduğuna vermemişlerdir kızı, babasının daha uygun gördüğü birine vermişlerdir. Kızın vajinası babasının fikrî sermayesiymiş gibi; kızın kimden çocuk yapacağına babası karar verir.


Zevksiz sikiş mahsulü

İlginçtir Anadoluda böyle bir terim var. Mutsuz insanlar için kullanılan. Dünya üzerinde hiç bir yer yoktur ki irfan ile cehalet bu kadar içiçe geçmiş olsun.


Cinselliğin tabu olduğu, aşkın yasak olduğu, dillendirilmesinin bile ayıp hatta günah olduğu bir toplumda "sevmek" sanki insanlığın gereği değil de marjinal bir eylemmişçesine muamele görür. Kocakarı dedikodularında geçer "duydunuz mu x'in kızı y'yi sevmiş"... ayıp gibi anlatılır, kınanır.


Sevginin ayıplanmasının toplumsal normluğu

Bu yaygın düşünce tarzı insanların mutlu olmasının önünde alman milli takımının kurduğu baraj gibi durur. aşılması imkansız ve hatta aşılması denendiğinde insanı öldüren bir settir bu. sonucu ise sadece kadını diri diri birisinin evine gömmez, aynı zamanda toplumu da öldürür.


annesinden "babasının piçi" olarak sopa yiyen, annesi lambayı kapatıp eski aşkının hayalini kurarak babasıyla seks yapan velhasıl mutsuzluğa mahkum edilmiş, aşkı yaşayamamış, sevgiden şefkatten bihaber bir kadının evladı olan bir çocuğun psikolojik ve zihinsel anlamda düzgün olmasını bekleyemezsiniz. o çocuk aşk yaşayan, şefkati yaşayan, seksi yaşayan kadına orospu damgası vurabilecek kadar kudurmuş bir insandır artık.


Ait değilsen öfke duyarsın

İçinde olamadığın zümrenin mutluluğu seni her zaman yaralar. Bu acı gerçeklerin en sivrisidir.

Diğer tarafta ailesinden baskı görmeden yaşamış, hayattan zevk alarak belirli bir yaşa gelmiş, hatta kendisine zihniyet ve kalite olarak çok üstün olduğu toplumdan normlar ve/veya dini sınırlar çizmemiş, nihayetinde de aşık olup evlenerek hayatını taçlandırmış; sonra da beraber olduğu sevdiği insanla çok seveceği bir çocuk yapmış insanların bilgiyle, görgüyle, sevgiyle büyüttüğü çocuğun varlığı; sevilmeden büyütülmüş çocuk için sadece kıskançlık anlamına değil, aynı zamanda öyle bir insanın varlığı acı da verir ve bu maalesef normaldir.


Bu acının öfkeye dönüşüp değişik maskelerle yaftalama olarak karşımıza çıkması da anormal bir durum değildir. işte bu primitif kıskançlığa bağlı öfke; aslında kişinin içerisinde bulunduğu mutsuz ortama karşı barındırdığı öfkedir ve kendisi gibi insanlık adına hiç bir erdem diretilmeden büyüyen insanlarla beraber oluşturduğu zümre sadece alışana kadar midesini bulandırır.


Özellikle alt kültürlerde şu vardır; bir defa ait olduysan, hep oradasındır.


Aşkın esir edildiği bu topraklarda aşkı yaşamayı bilmediği, hatta hakir gördüğü ve anlayamadığı için kadınları öldüren hayvanların; sevgiyi ve şefkati sadece vajinaya girip çıkmak zanneden ilkel zihinlerin nedenselliğine bir yolculuk yaptık. lezzetsiz ama dimağ açıcı olduğunu düşünüyorum.

162 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page